Mayıs 2011

8 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Mayıs 2011

Evimin Salonu

Gidip gelip üzerinde değişiklikler yapsam da, duvarlarına asamadığım çerçevelerle içim yana yana, Paşabahçe’ den alamadığım dekorasyon ürünleri aklımda, gözüme bir sürü eksiği-gediği (bazen fazlası) batsa da, ihtiyaçların hiçbir zaman bitmeyeceğinin ve zevklerin her daim değişebildiğinin bilincinde, işte benim evimin salonunun şu anki hali diyorum :) “Şu anki” kelimesinin altını özellikle çizmek istiyorum; çünkü yarın ne yapacağım hiiiç belli olmaz :)) Neyse, siz onu-bunu bırakın; buyurmaz mıydınız? :) Not: Bu yazı istek üzerine hazırlanmıştır. Daha önce hobi odamın görsellerini paylaşmıştım. Şu an o halinden eser yok yalnız :) Onun da güncel görüntülerini en kısa zamanda sizlerle paylaşıyor olacağım…

Elinizde Bir “Canon” Varsa…

Yanına yaklaşmaya korktuğunuz kedilere objektifinizi yönlendirebilir, Sokaktaki renkli, ışıldaklı şeylere iştah kabartabilir, Çiçeklere karşı içinizden taşan sevgi seline kendinizi kaptırabilir, Hayatınızda hiç ot görmemiş gibi davranabilir, Görselini nerede kullanacağınızı dahi bilmeden gördüğünüz bir tabelayı baş tacı yapabilir, Hiçbirşey bulamasanız Taksim’ in göbeğinde eşinizi nişan alıp sonra “Bunun adı portre fotoğrafı” diye kafa ütüleyebilirsiniz :))

Bir “Demet” Fotoğraf :)

Fotoğraf çekmeyi sevdiğim kadar Photoshop programı ile fotoğraflar üzerinde oynamaktan büyük keyif alıyorum. Hatta o kadar ki; bazen vaktin nasıl geçtiğini bile anlamıyorum :) Eşim bilgisayar karşısında beni kaybettiğinden şikayet ederse, ben mutlaka oralarda bir yerde kendimden geçmişimdir :) Elimde değil ama; ucundan biraz yaratıcılık girsin işin içine, kolay kolay bırakmam ben peşini, sonra uyku-muyku hak getire… Bu eğlenceli fotoğraflar da arka arkaya çekimin nimetlerinden :) Aklınızda olsun; fotoğraf makinenizle “sürekli çekim” yapmak sürpriz karelere imza atar; özellikle bebek, çocuk fotoğrafları çekiyorsanız… Deneyin, farkı göreceksiniz ;)

Aksesuarlarıma “Canon” Etkisi

Tasarım konusunda ne kadar yetenekli olursak olalım, el emeği ürünlerimizi iyi fotoğraflayamazsak eğer tüm uğraşımızı çöpe gitmiş sayabiliriz. İyi fotoğraf çekmenin altın kurallarından biri de şüphesiz gün ışığından faydalanmak. Ben çook eskiden gün ışığı deyimini güneşli hava ile karıştırır, güneş tam tepedeyken çektiğim fotoğraflarımda neden o doğallığı yakalayamadığımı düşünürdüm kara kara :) Sonradan öğrendim ki – gerçi bunu öğreneli çok olmuyor – altın saatler sabahın çok erken saatleri ile gün batımı zamanıymış… Güneş tam tepedeyken çekilen fotoğrafların da insan portreleri, nesneler üzerinde derin gölgeler oluşturmaktan başka hiçbir katkısı yokmuş ki; bu da zaten istenmeyen bir şey… Ben de Canon’ umla yeni bir gezintiye çıkarken bugün, yanıma birkaç aksesuarımı aldım çok öncelerden tasarladığım. Genelde beyaz karton ya da bir kitap sayfası üzerinde fotoğrafladığım ürünlerimi bu kez parktaki tahta masa üzerinde kamera karşısına aldım. İşte buraya taşıyabildiğim birkaç görsel – yeni makinemden eski aksesuarlar; Yer: Yıldız Parkı

Dikiş Meraklılarına: Singer Dikiş Teknikleri Kitabı

Bir hafta önce… Öğle yemeği arasında D&R’ da kaybolmuşum; o kitap senin, bu kitap benim… Laf aramızda; ben bir saatlik öğle yemeği sürecinde bazen kitapçı ya da mağaza gezmek için yemeğimi hızlı hızlı ya da bilemediniz yürüyerek yerim :D O kısacık süre benim için nimet çünkü; iyi değerlendirmem lazım *-* Her neyse, ben konuyu dağıtmadan devam edeyim anlatmaya; Derken bir kitap takılıyor gözüme; yok, yok bu kitap değil, ansiklopedi olur olsa olsa; kuşe kağıda, 400 küsür sayfa. Ama öyle güzel jelatinlemişler ki içini açıp bakamıyorum ve içinde ne olduğunu öğrenmek için merakla sağını solunu çevirip duruyorum. Iııhh, hiçbir ipucu yok; ama öyle de güzel gözüküyor ki… Alsam mı diyorum; fiyatına bir bakıyorum: 40 TL! Yuh diyesim geliyor ama bu ansiklopedi canım, değmez mi? Öyle de ağır ki! Ben bunu eve kadar taşıyabilir miyim diye düşüne düşüne kucağımda o dikiş kitabı ile kitapçının içinde dolanıp duruyorum, taa ki mesaiye yetişmem gerektiğini…

Elim, Ayağım, Gözüm Canon :))

Herkes aynanın karşısına geçip kamera ile poz veriyor ya; ben de dedim değişiklik olsun; lens kapağı ile vereyim ilk pozumu, haha :D Tabii, diğer poz da aklımda; onun için doğru zamanı beklemedeyim :p Fotoğraf demişken bu kadar kısa kesmeyelim, değil mi? Bu aralar zaten boş kaldığım her dakika fotoğrafçılıkla ilgili kitaplar kurcalayarak, yeni siteler keşfederek geçiyor. Haftasonları için planlar yapıp duruyorum – havalar müsaade ettikçe; İstanbul’ u didik didik etmem lazım :) Bilir misiniz; ben daha Canon ile tanışmadan yıllar yıllar önce fotoğrafları inceler, şu arka planın nasıl silik, flu, blurlu bir hal aldığını merak eder, dururdum. Hele ki ETSY ile tanışınca el emeği adı altında satılan ürünlerin o fotoğraflarına öyle hayran hayran bakardım ki “Yok arkadaşım” derdim, “Bunlar ya tasarımlarını başkasına yaptırıyorlar ya da bu fotoğraflar için özel fotoğrafçı tutmuşlar” :)) Eminim bunun için fotoğrafçı tutanlar da vardır ama genel olarak kazın ayağı öyle değilmiş -* Ben arka plan…

Çanta Süsleme | Mor ve Çiçekli; Daha Ne Olsun :)

Dünkü yazımda bahsettiğim ganimetlerden benim için en değerli olanını kendime ayırdığımı söylemiştim :) Hatırlar mısınız; aylar önce mor bir çanta almıştım Adil Işık’ tan; hatta onu sırf süslemek için aldığımı söylemiştim -* Hatırlamadınız mı? O zaman önce sizi buraya alayım. İşte bahsi geçen bu çantayı süslemek ne zamandır aklımdaydı ama içime sinen bir sonuç bulamıyordum bir türlü… Sürekli üzerinde oynamalar yapıyor, ama tatmin olmayıp çantayı tekrar kaldırıyordum. Sakla samanı, gelir zamanı olayı bu herhalde. Görümcemin getirdiği poşetin içinden ilk gözüme çarpan bu parça öncelikle bana kemer olarak kullanılabilir gibi gelse de dolabımı açınca bu güzelim morlu çiçekler cuk diye çantamın üzerine oturdu ve ben ona bir kez daha aşık oldum :) Gidip gelip seviyorum; öyle ki diğer çantamın pabucunu dama attı, hehe :D Bakın bakalım çantamın yeni haline; siz nasıl bulacaksınız? Ön yüz: Arka yüz: Yakından: Şimdi onu kullanmak için benim gidecek bir düğün bulmam lazım :))

Leopar Kutunun İçindeki Cennet

Evet, kaldığımız yerden devam edelim; Geçtiğimiz haftasonu görümcem tarafından bir poşet ulaştırıldı bana; içinde ne var diye bir bakayım dediğimde gözlerime inanamadım. Sizce ne olabilir? :) Cevap vereyim hadi sizi fazla da merakta bırakmadan; bir yığın ıvır zıvır!! Kimilerine cehennem azabı yaşatabilecek türden çöp parçaları ama benim için arayıp da bulamayacağım türden bir cennet sanki :) Hiç beklemediğim bir anda kapıma gelen bu cicişlerin beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin edersiniz :) Sonradan öğrendim ki görümcemin bir arkadaşının çalıştığı mağaza bu parçaları elden çıkarıyormuş, “Çöpe atılacağına Demet Abla’ ya verelim” diye düşünmüşler; ne de iyi etmişler :) Bu arada, çöpçü ben oluyorum :))) Birkaç parçayı göstereyim size; onların altın çöp olduğuna karar vereceksiniz siz de :) Bu da altın çilek gibi birşey oldu ama neyyse :D Hepsi bu kadar değil elbette :) İçlerinde bir tanesi var ki görünce siz de hayran kalacaksınız… Mor rengi ile beni büyüleyen o parçayı kendime…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme