kendim

5 Yazılar Ana sayfaya dön

Rapunzel’ in Kıvırcık Çakması mıyım Ben? :)

Ohh bee, dünya varmış. Hayat uzun uzuuuun saçlarla ne zor… Rapunzel’ in kıvırcık çakması değilim elbette. Buklelerim var diye sonsuza dek onları taşıyamam ya; arada birbirimizden ayrı kalalım, özleyelim birbirimizi; yanlış mıyım? Vallahi başım kaldırmıyormuş, iyi oldu bu. Hafifledim, gerçekten hafifledim. Genelde bu tabir zayıflayan insanlar tarafından kullanılır, değil mi? Eh, ben de bir nev’ i o grupta değerlendirilebilirim sanırım; saçlarının gramajında küçültmeye giden biri olarak :) Geçen hafta bir buhran anında makasla buluşturdum saç tellerimi… Pişman değilim ama, hele saçlarımı yıkamak, jölelemek, kurutmak için harcadığım zamandan elde edeceğim tasarrufu düşündükçe öyle keyifleniyorum ki… Kendimi bildim bileli uzun saçlıyım ben… Ortaokuldaydım yanlış hatırlamıyorsam; sadece o zaman bir kere radikal bir adım atarak belime kadar olan saçlarımı kulak hizasında kestirmiştim :) Yerden toplanıp üçe ayrılarak kuaför çalışanları arasında pay edilen saçlarım gözümün önünden gitmez :)) Tabii o esnada saçlarımın neden kapış kapış gittiğini anlamasam da, içimden onların deli olduğunu düşünsem de…

Sohbet Muhabbet

Oooo, herkes tatillere gitmiş, boşlamış buraları, Çeşme’ lerden, Bodrum’ lardan sesler daha bir yükselir olmuş :) Ne o; ben tatile gidemiyorum diye nispet mi yapıyorsunuz bakayım :)) Öğretmen değilim ki; şöyle iki ay tatilim olsun, senemi de doldurmadım ki daha çalıştığım iş yerinde, en azından bir hafta kaçamak yapabileyim… Zor bir yaz olacak, belli, belli. Artık ben karınca misali çalışır, haftasonu tatilleri ile kendimi avutur dururum… Neyse ki yakınlarda Ramazan Bayramı tatili var da ucundan iki-üç gün; züğürt tesellisi gibi ona sarıldım ben de :)) Sonra Ekim’ in 18’ ine kadar dişimi sıkarsam; 14 iş günü yıllık izini hak etmiş oluyorum *-* Az kalmış, değil mi? Saydım biraz önce, tam 105 gün. Az kalmış deyin, az kalmışşş… Şu an deniz kenarında güneşlenemeyenlerle sohbet edelim biz de madem. Eğer siz bol güneşli bir tatil yüzünden bu yazıyı rötarlı okuyanlardansanız, hemen şimdi bir aynaya bakın, yanık teninize iltifat edin, dinlenmiş bedeninizi kucaklayın…

Kredi Kartsız Hayat

Öyle bir hayat var mıydı? Google Amca’ ya sordum; o bile tanımadı :) Yook, yoook; bu kez sen bile anlamadın benim ne kastettiğimi; yılların deneyimlisi, anahtar kelimeler hükümdarı seni… Eh, sen de haklısın be Google Amca; kimse sormazsa sana kredi kartsız hayatın ne olduğunu, sen de nereden bileceksin, değil mi? :) İlk kredi kartım bundan altı-yedi yıl önce geçti elime. Bir süre çantamda anlamsızca gezdikten sonra (keşke hep o anlamsızlığını korusaydı) her para sıkıntısı çektiğimde imdadıma yetişti, sonra anlam bulmaya başladı tabii… İstediklerimi rahatlıkla aldığımı görünce zaman zaman renk renk kıyafetlerin arasında göz kırptı bana, bir alacaksam iki alabileceğimi fısıldadı kulağıma… Hoş geldi önce… Bazen ipin ucunu kaçırdım, sonra hemen topladım. Sonra bankalar yollarımı aşındırmaya başladı. “İstemiyorum” dedikçe daha çok rahatsız ettiler. Hatta bazen öyle oldu ki; bir şirkette işe mi başladım, “Aaa, maaşınız bizim bankamıza yatıyor” diyerek alnıma silah dayayarak verdiler resmen kredi kartlarını. Almayanı dövüyorlardı yani, o derece…

Düğün Kombini

Aslında bu yazıyı dün hazırlamam gerekiyordu; yani kendime öyle söz vermiştim ama sözümde duramadım :) Sebebi malum İkea gezim oldu; ki iş çıkışı Anadolu Yakası’ ndan Avrupa Yakası’ nın bir ucuna geçmek istediğim için aklıma hayret eden zavallı ayaklarım beni topukluların üzerinde protesto etti resmen :)) Gecenin bir yarısı canım evime ulaştığımda ise o ayaklar beni programlanmış gibi yatağa taşıdı… Detaylar ilerleyen yazılarımda olsun. Ben şimdi eşimin çektiği yarım yamalak fotoğraflardan seçebildiğim birkaç fotoğrafımı paylaşayım sizinle -* Demiştim ya; buna kombin fotoğrafı demeye bin şahit ister diye; hakikaten yanılmamışım. Eşim 100 poz çekip sadece dişe dokunur 3-4 tane konuya uygun fotoğraf yakalamış ya; ayakta alkışladım kendisini :)) Ben detayları çekmesini istedikçe kendisi fotoğrafların büyük kısmında yüzümü çekmiş :D Zaten yüzüm kombinin en önemli detayı, değil mi? :)) Boydan aldığı pozlarda ise elinde makineyi sarstığı için istediğim netliği yakalayamamış. Sınıfta kaldın sen koca! Hıh! :)) Aslında kıyafetim çok sade. Benim gibi…

Bir “Demet” Fotoğraf :)

Fotoğraf çekmeyi sevdiğim kadar Photoshop programı ile fotoğraflar üzerinde oynamaktan büyük keyif alıyorum. Hatta o kadar ki; bazen vaktin nasıl geçtiğini bile anlamıyorum :) Eşim bilgisayar karşısında beni kaybettiğinden şikayet ederse, ben mutlaka oralarda bir yerde kendimden geçmişimdir :) Elimde değil ama; ucundan biraz yaratıcılık girsin işin içine, kolay kolay bırakmam ben peşini, sonra uyku-muyku hak getire… Bu eğlenceli fotoğraflar da arka arkaya çekimin nimetlerinden :) Aklınızda olsun; fotoğraf makinenizle “sürekli çekim” yapmak sürpriz karelere imza atar; özellikle bebek, çocuk fotoğrafları çekiyorsanız… Deneyin, farkı göreceksiniz ;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme