sohbet muhabbet

6 Yazılar Ana sayfaya dön

Tesadüfün Böylesi : )

Bundan 3-4 ay kadar önce Joker çocuk mağazasına gitmiş; eşimin kuzeninin doğacak ikizleri için hediyelik bir şeyler almıştım. Söz konusu, çocuklara kıyafet almak olunca zaten, elim çok daha fazla parçaya gider benim ve ilk bakışta aşk yaşadığım tüm giysileri almaya çalışırım nerdeyse, kendimi frenlemem hiç kolay değildir :) Bu kadar eli kolu dolu kasaya gidince de kasiyer bayan çocuğum olduğunu düşündü sanırım ve bana bir Joker kart vermeyi önerdi. Önce “Ne gerek var!” diye düşündüm içimden, sonra “Amaaan, al gitsin, köşede dursun, ilerde lazım olur” dedim :) Ne işe yaradığını da bilmiyorum ayrıca :)) Neyse.. Bayan olur sinyalini alınca bana sorular sormaya başladı. “Çocuğunuz var mı? Adı ne?” gibi sorulardan işini görecek bir cevap bulamayınca, yakınlarımdan birinin çocuğu olup olmadığını sordu bu kez. O konuda boş değildim neyse ki, yoksa çocuk mağazasında ne işim var, değil mi diye soracağım ama ben alakasız şeyler alma konusunda ün yapmış bir insan olduğumdan,…

Güzel Gün Bugün : )

Yeni yıl geliyor blog… Bu sene yılbaşı ağacı süsleme havamda değilim ama… Belki de geçen yıldan bazı süsleri kaldırmadığımdan bu isteksizliğim… Ben 12 ay yeni yıl modunda yaşıyorum ne de olsa :)) Belki de şu son dönemin yoğunluğu, evin gün geçtikçe daha çok ıvır zıvırla dolmasından sebep, her gün neyi nereye koyacağımın hesabını yapmalarımdan tüm bu haller… Evet, evet; kesinlikle ondan… İçim kıpır kıpır ama, bakma sen… 2014 iyi olacak, hem de çok; ona inancım tam… Hem ben çift rakamlı yılları daha çok sevdiğimi söylemiş miydim sana :) Bugün Cuma… Güzel gün… Mesainin son günü Cumartesi çalışmayanlar için… Tatil planlarının yapıldığı, kiminin uykuya hasret kalıp iple çektiği, kiminin kendini alışverişe vuracağı, hobilerine sevdalı kimilerinin de varını yoğunu uğruna harcayacağı o kıymetli saatler… Ben en çok Cuma’ nın bitebilme ihtimalini severim zaten :)) Mesai bitimine 5 dakika kala, enerjim tavan, kafamın içi bir dünya şeyle dolu; kuşlar gibi şakır, dururum :))…

İğnelik ve Ötesi : )

Çarşamba akşam olunca yavaştan haftasonu moduna girmeye başlıyorum. Aslında daha iki gün var ama ertesi sabah uyanınca Perşembe olacağını, ardından geleninse Cuma gününün ta kendisi olduğunu bilmek yetiyor :) Eğer Çarşamba gününe kadar bloguma yazı yazmaya hiç vakit bulamamışsam – meselâ şu an olduğu gibi – bu haftayı yazamadan bitirmiş ilan ediyorum kendimce :) Çünkü sonraki günlerde genelde yaşadıklarım, hissettiklerim, düşündüklerim, deneyimlediklerim, artık her ne varsa yazılamadan kalıyor – tatil psikolojisi mi ne *.* Bir ara toparlayacağım dedikçe de birikiyor ve çoğu da zaten unutuluyor… * * * Öldükten sonra yaşamak istiyorsak günlük tutacaktık, değil mi? :) Şu şartlar altında 3-4 sene kadar fazladan yaşayacak varsayabilirim ben de kendimi madem :)) Bir nev’ i günlük burası da… Tabii şu noktayı da göz ardı etmeyelim; öbür taraftayken ben, alan adı ve hosting ödemelerimi yapamayacağımdan yaşayan canlı bir varlığın da bu sorumluluğu bizzat üstlenmesi lazım :D Nerden geldim şimdi bu konuya… Annemin…

Rutinimi Kaybettim, Hükümsüzdür : )

Bir dönem haftada dört – beş kez yazma fırsatı bulurdum, ne güzel… Yazdıkça da anlatacaklarım çoğalır benim aksine… Ne zaman araya bir şeyler girsin, o zaman söylenecekler, anlatılacaklar saklanır kıyılara, köşelere… Haftabaşında dilediğim bir “İyi Haftalar” neredeyse tüm haftayı temsilen asılıp kalmış blogumda; çok ayıp çooook, hiç bana yakışıyor mu! :))) Geçici bir süre olduğunu biliyorum zira; o yüzden içim rahat, benim yapacaklarım, edeceklerim öyle birikti ki; buraları bombardımana tutacağım günler de gelecektir elbet – bilen biler :) Hani her gün buralara gelip gidip neden yazmadığımı, moralimin bozuk olduğunu düşünenler varsa “Ben gayet iyiyim” diye sesleneyim onlara buradan ;) Biraz yoğun olduğumu itiraf edebilirim ama; şu an nikah şekerlerine eşlik eden bir de gelin bohçası hazırlığım mevcut. Kardeşim Eylül ayında evlenmeyi düşündüğünden ben de kendime eğlenecek şeyler çıkarmakla meşgulüm anladığınız üzere *-* Yalnız şu yaşımda bohça mevzusuna da daldım ya, artık ilerde çocuğum olur da mürüvvetini görmek filan nasip olursa…

Kaldığımız Yerden Devam…

Söylediğim gibi; Cumartesi günü Singer teknik servisi geldi; yollarını çok da gözletmeden beklemediğim bir hız ve profesyonellikle sorunu hallettiler. Alışmışız ya millet olarak, birşeylerin sürekli peşinde koşmaya; birileri görevini lâyıkı ile yapınca şaşırıveriyoruz :) Velhasıl, dikiş makinem iyileşti; tahmin ettiğim gibi kayış kısmı ile ilgili “yağlanmamaktan” dolayı oluşan bir sıkıntı mevcutmuş. Aslında makineyi çok sık kullandığım dönemde yağlamıştım da görümcemden aldığım dersler itibari ile ama yetersiz kalmış anlaşılan; öğrenmiş oldum :) Ayrıca, makinenin motorunu yakmadan servisi çağırmayı akıl etmekle de kendimi takdir ettim :)) Eh, ne de olsa evin önemli bir üyesi kendisi; ruh sağlığımı besliyor çokça :)) Ve tahmin ettiğiniz gibi; dikiş makineme kavuşmanın sevinci ile ısınma turlarına başladım hemen *-* Tıkır tıkır dikebilmek, durmadan, makine zorlanmadan yola devam etmek… Ahhh… Ne büyük mutlulukmuş; yaşamadan bilmiyormuşşş insan… Belki sırf bu yüzden kumaşları kesmekten korkmuş bile olabilirim :)) O sevinçle hobi odasını darmaduman ettim yine tabii; neye saldıracağımı şaşırdım. Bebek…

İnşaata da Başlarım Ben Yakında…

Dün akşam kucağımda dizüstü bilgisayarım; tam yeni yazımın fotoğraflarını düzenleyeceğim. Birden sarsılınca alttan altan, neye uğradığımı şaşırdım ve istem dışı olarak bilgisayarın kapağını kapatıp “Deprem oluyor” diye bir feryatla ayağa fırladım. Beni sakinleştiren eşim olayın psikolojisini atayım diye “Hadi bir hava alalım” dedi, sonra da başladı bana gülmeye. Aklına takılan, neden o esnada bilgisayarı kapatmaya çalıştığım olmuş. Çok düşünceliyim; Allah korusun, ev çöker filan tepeme, bilgisayarım açık bir halde gümbürtüye gitmesin, değil mi? :) Şimdi kendime güldüğüme bakmayın siz, o an panikleyince insan ne yaptığını bilmiyor ki… İzmir’ de depreme alışmış bir bünyemin olması gerekirken hala her hissettiğim sarsıntıda dizlerimin bağı çözülüyor. En güzeli hissetmemek aslında; o zaman birilerinden duyduğunda sanki uzak bir yerlerde deprem olmuş da haberleri dinliyormuşsun gibi geliyor… Daha az tedirgin edici hiç değilse… Bir keresinde hiç unutmam, İzmir’ de iken bir deprem olmuştu da –gerçi orda sürekli sallanıyordum- sabah ofiste ayaktayım, elimde bir bardak çay var,…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme