ben yaptım

8 Yazılar Ana sayfaya dön

Renkli Ikea Düzenleyicisi

Ikea hakikaten evimizin herşeyi, değil mi? :) Beni zamanında saklama kutuları ile tanıştıran, mağazadan içeri girdiğimde kendimi kaybettiğim, hatta uğruna araba + ehliyet almayı düşündüğüm tek yer diyebilirim :) Keşke daha kolay ulaşılabilir bir noktada olsaydı da kendisini daha sık ziyaret edebilme şansım olsaydı; zira bir erkeğe (kendisi koca kişisi olur) kalınca işim, mümkün mertebe uzak tutuluyorum böyle yerlerden, ben de kataloglara bakarak avutuyorum kendimi… Bu düzenleyici de İzmir’ de yaşarken Ikea’ dan aldığım ilk ürünlerden sayılır. Öyle devasa gözüktüğüne bakmayın, aslında 9 çekmeceli olarak satılıyor; ben annemin evinde aynısından bir tane daha bulunca, geçen gitmemde onu da kendi evime transfer ettim… Yalnız çekmece adedi çoğalınca gözüme öyle ruhsuz gözüktü ki bu tahta parçaları; ön kısımları renklendirmeye karar verdim. Boya işleri ile aram pek iyi olmadığından ya da hiç bulaşmak istemediğimden diyeyim; aklıma ilk gelen keçelerim oldu. Yaptığım iş çok basit; çekmelerin ön yüzlerinin en – boy ölçülerini alıp oyuk…

Düğün – Dernek Hâlleri < Finale Doğru >

Blog sayfam bir bayram kutlamasında asılı kalmış – deliye her gün bayram der gibi :) Gerçi son zamanlarımı daha iyi tarif edecek bir tanımlama da olamaz herhalde *-* O kadar çok işim var ki; adeta delirdim – meselâ yarın akşam İzmir’ e gidecekken ben, şu an bilgisayar başında oturmuş, neredeyse 10 günlük fotoğraflarımı düzenliyor, bir yandan da harıl harıl bloguma yazı yazmaya çalışıyor olmamı pek akıllıca bulmuyorum – yarın işe gideceğim, daha valiz hazırlayacağım, siz düşünün halimi :) “Nerelerdeydin, sesin soluğun hiç çıkmıyor?” diye soranlara; düğüne giyecek kıyafet arayışı içerisinde olduğumdan işten arta kalan vakitlerimi mağazalarda geçirdiğimi ve kendimi harap – bitap bir halde uykuya teslim ettiğimi söyleyebilirim. Hem ebatlarım abiye kıyafete pek müsaade etmediğinden, hem de abartılı derecede taşlı, pullu bir elbise giymek istemediğimden içime sinen bir modele denk gelemedim ne yazık ki… Hal böyleyken, siyah renk tercih etmek istemediğimi söylesem de, düşünce gücü – çekim yasası mı artık…

Gelinin Ayakkabısı .. ♪ …

Cumartesi gecesi saat 01.00′ i geçiyordu ayakkabıları elime aldığımda. Zaten en parlak fikirler ya aklıma gecenin bir yarısı gelir ya da mesai saatlerinde onca işimin arasında :)) Elime ayakkabıları alıp şu bağcıkları çıkarsam, yerine beyaz saten kurdele geçsem nasıl durur dememle başladı herşey… Bir anda baykuşlar köşeye itildi ve sadece kurdelenin nasıl durduğuna bakacakken ben, ayakkabıyı süslediğime şahit oldum :)) Zamansız bir şekilde elime alacağımı biliyordum da bu ayakkabıları; alır almaz da “Budur” diyeceğimi tahmin etmiyordum :)) Kendimi bile şaşırttım kısaca *-* Spor ayakkabı olunca mevzû bahis, ne kadar şık durabilir endişesi içerisindeydim açıkçası. İşin içinden nasıl çıkarım diye düşünürken; süslemede yarım inciler yine kurtarıcım oldu. Gelinimiz göz alıcı birşeyler olmasını istediği için de incilerin aralarına minik parlak çiçekler serpiştirdim. Saten kurdelenin yarattığı fark zaten anlatılmaz, yaşanır :) Eşim her ne kadar fark olmadığını iddia etse de – onun aksini kasten sunduğunu biliyorum :) Zaten bana baykuşları unutturup, aklımı çelen…

Nisan 2012 Hobi Dosyası

Bu yılın Nisan ayı demek benim için fermuar dikebilmek demek, küçük kumaş parçalarını bir araya getirebilmek ve üstelik sonuçtan memnun olabilmek demek, bir – iki – üç tane ya da daha fazla el çantası, kol çantası demek, araya birkaç yastık sıkıştırabilmeyi başarmak, yeni yeni kumaşları dikerken dikiş makinesine biraz daha aşina olmak, bir zamanlar gözüme zor gözüken dikiş projelerine artık “Ben bunu yaparım ki!” diye bakmak ve ucundan azıcık farklı şeyler dikebilmek için kendime daha çok güvenmek demek :) Kısaca, sevdim ben bu Nisan’ ı, rengârenk – dolu dolu geçti hobilerim adına… Not: Ocak 2012 hobi dosyasını kaçıranlar buraya; Şubat 2012 hobi dosyasını kaçıranlar buraya; Mart 2012 hobi dosyasını kaçıranlar buraya davetlidirler ;)

Sehpamı Yeniledim

Bundan dört sene kadar önce, İstanbul’ a geldiğim yıl, Ikea’ dan altı tekerlekli bir sehpa almıştık; ancak taşınma esnasında sehpanın üst kısmı delinmiş ve artık kullanılamayacak hâle gelmişti. Atmaya kıyamayıp bir yıl kadar bir süre bekâr evimin boş odasında tutup evlendikten sonra da krem renkli kapitone bir kumaşla kaplamıştım – gelin evine yakışmaz diyerekten :)) Artık iki yıl geçmişti ki ben o görüntüsünden sıkıldım ve Beşiktaş’ taki kumaşçıda görür görmez yarım metre diyerek aldığım bu kuşlu kumaşla sehpaya yeni bir soluk getirdim *-* Sehpanın yüzeyinde delik olan kısmı daha önce doldurduğumuzdan çok uğraşmadığımı söyleyebilirim. Üstteki kapitoneyi de sökmeden kuşlu kumaşı ütüleyip üzerine geçirdim, altlardan gererek silikonla yapıştırdım. Kumaş kalın olduğu için köşeleri katlamak biraz zorlasa da Kadıköy Pazarı ganimetleri imdadıma yetişti ve sehpam yeni nostaljik havası ile köşede yerini aldı :) Bir süre de böyle gitsin bakalım… Sıkılırsam, bir kat daha çıkarım :D

Mis Kokulu Lavanta Şişeleri

İki poşet kurutulmuş lavanta çiçeği aylardır hobi odasının kapısında asılı bekliyor. Hayır, maksat gözümün önünde dursunlar da ben artık şu lavanta keselerini dikeyim :) Yok, elim gitmedi bir türlü… Oysa öyle hayallerle almıştım ki ben o kurutulmuş çiçekleri; kalpli, kenarları fırfırlı, belki kare, belki daire bir sürü lavanta kesesi dikecektim; kimini dolabıma asacak, kimine çekmecelerimde yer açacak; bir kısmını da eşe-dosta hediye edecektim cici bici kutular içinde… Sen misin orda gözüme gözüme batıp duran?! Bir akşam öyle boş bir bakışmamızla elimde 3 adet soda şişesiyle döndüm yanlarına, “Korkmayın” dedim, “Canınız yanmayacak” :)) Başladım kuru çiçekleri şişelere doldurmaya… O esnada ortaya çıkan “mis” kokunun tavan yapması beni benden almadı değil hani – boğazımda hafif bir yanma :) Sahi yaa, sonbahar peçete halkalarından artan keçe yapraklarım da vardı… Şişelerin göbek kısımlarından bir keçe şerit, üzerlerine atınca yaprakları… Ağız kısmına da minik birer fisto parçasını uydurdum mu… Fiyonklarını da atarız işte böyle.. Oldu…

Pembenin Beyaza Aşkı

Hatırlarsanız, makarada örgü örme aşamalarını resimlerken neon pembe renkte bir ipten kordon örmeye başlamıştım. İşte orada gördüğünüz kordon bitti ve yanına bir de beyaz örgü kordon eklendi :) Aslında çok yeni sayılmaz; iki haftayı geçmiştir ben bu kordonları örmeyi bitireli… Sanırım örme sabrımı da ortalamadan uzun süren “hobi” tatilime borçluyum :) Ne tatilmiş; neredeyse Şubat ayının tüm hobi dosyasında onun imzası var :)) Her gün evde olsam acaba bu üretkenliğimi beşle çarpabilir miyim? *-* Bu sorunun cevabını bilemem şu aşamada ancak size pembe ve beyaz renkli örgü kordonlardan yaptığım broşu gösterebilirim :) Ortasındaki ponpon ile çiçeği andıran, aslında tamamen doğaçlama bir şekilde birbirine dikerek şekil verdiğim bu kordonlar sanırım tek renk bir elbisenin üstünü süsleyebilir… Pembenin göz alıcı tonu ile, ebat olarak biraz da büyük olduğu düşünülürse bu tarz bir aksesuarla beraber farklı bir şey takıp takıştırmaya ihtiyaç duymaz sanırım insan :) Kombinlediğim bir gün kendisini tekrar buralarda görmek ümidi…

Ponponlu Fırfırella

Keçem olmadığı için ilk denemesini süetimsi bir kumaştan yapıp adını fırfırella koyduğum bu boyunluk, şimdi de keçe ve ponpon farkı ile karşınızda :) Bu şekilde daha tok durduğu gibi, düğme yerine eklediğim ponponlarla tam şeker kız kıyafetlerine yaraşır bir aksesuar oldu *-* Henüz yeni fırfırella’ mı kullanabilme fırsatım olmadı; üzerimde nasıl durduğunu gösterebilmek için de fotoğraflarımı çekmesi konusunda sanırım eşimi tavlamam lazım :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme