Demet

8 Yazılar Ana sayfaya dön

İpek Kız

24+4′ ten selamlar herkese :) 1,5 ay olmuş yazmayalı… Kendim bile unutmuşum en son ne yazdığımı; gidip bir bakayım dedim önce :)) O gün tekmeleri ne zaman hissederim diye düşünüyormuşum… Burada hemen Instagram hesabıma bağlanıp anıları tazelemek için destek alayım – çünkü bloğumda fazla yazamayınca orada #demetolojihamilelikgünlüğü etiketi altında yazmaya başladım kısa kısa :) *** Hani birkaç gün önce blogda yazmış, hareketlerini acaba ne zaman hissederim demiştim ya. İşte kızım sesimi duymuş anlaşılan, beni merakta bırakmak istememiş olmalı ki varlığını hissettirdi geçen gün ilk kez 😊 İnternetten sürekli araştırıyordum ilk hissiyatımın nasıl bir şey olacağına dair bulgular; kimi kelebek kanat çırpar gibi demişti, ben de gülmüştüm o nasıl şeymiş diye 😁 Derken tam da blogda yazımı yayınladıktan sonra içimde bir baloncuk patladı gibi oldu, önce önemsemedim. Baktım, peşinden tekrar geldi, sonra durdu. Herhalde bebeğin hareketleri dedim ama yine de emin olamadım, kendimi biraz daha dinleyeyim en iyisi dedim. Evet, yanılmamışım…

Cinsiyet Mevzuusu ve Birkaç Başka Şey : )

Sanırım blog hayatımın en uzun arasını verdim istemsiz olarak :) Aslında sadece blog değil, Instagram, Facebook, neredeyse tüm sosyal medya kanalları ile arama bir mesafe girdi. Bir dönem burada birkaç gün ses veremesem vicdanı sızlayan, gece uykuları kaçan ben son yazımı 9 Şubat’ ta yazmışım. Vaaayyy beee :)) Evet, haliyle anlatacaklarım da birikti :) Aslında çoook öncelerden hamilelik sürecimi haftalık olarak fotoğraflamak, bunu da hamile günlüğü başlığı altında paylaşmak niyetim vardı. Sonra neden bilmem, o göbeğin düşündüğüm gibi bir türlü hamile göbeği şekline girememesinden mi bilmem, yoksa benim bir türlü bitmek bilmeyen araştırmalarımdan yazmaya vakit ayıramamam, buralardan kopmam mı asıl sebep, ben daha bugüne kadar o yaparım dediğim şeyin en ufak bir harfini bile gerçekleştiremedim :) Bugün itibariyle 18 hafta + 4 günlük hamileyim. Çok şükür, bu zamana kadar olan süreci başarı ile atlattık ve evet, fotoğraftan da anlaşılacağı üzere, cinsiyeti öğrendik :) Kısmetse Eylül ayı ortalarına doğru minik bir…

Size MİNİK Bir Haberim Var : )

Yine bir kayboldum, pir kayboldum, değil mi? :) Neredeyse ayda bir yazar oldum.. Bu ara Instagram da öyle gerçi; gün aşırı fotoğraf koyar dururdum, şimdi haftada bir ses veriyorum ancak… Olur böyle şeyler diyerek yine kendimi suçlamaya başlamadan gelin, size ufak bir hikaye anlatayım. İçinizde bilenler var konunun nereye bağlanacağını ama olsun, bloğumun benim için yeri her zaman farklı, burada da dursun isterim, sonra dönüp okumak için tekrar yazdıklarımı.. Gerçi geç bile kaldım ya neyse… Geçen aydı, tarih de 10 Ocak 2015.. Evlilik yıldönümümüzün 5. yılı aynı zamanda. O güne planlar yapmıştık, daha doğrusu yapmıştım. Cumartesi gününe denk geldiği için normalde o gün çalışan eşim izin almıştı. Önce dışarıda güzel bir kahvaltı, sonra Ikea turu – bunu özellikle hobi odama tekrar taşınacak olmamın şerefine bir dolap ya da açık raf sistemi gibi bir şey almak için istiyordum, akşama doğru da bir yemek; ama öyle geçmiş yıllarda yaptığımız gibi lüks bir…

Hoşgeldin 2 0 1 5 : )

Yeni yıl geldi, tarih atarken 2015 yerine 2014 yazma alışkanlığımızdan da kurtulduk ama ben maalesef bloğumu geçtiğimiz yılda bırakmışım, öylece kalmış :) Bir ses vermezsem 2016′ ya kadar öylece kalakalmasından korktum, bir panikle yazmaya başladım hemen :)) Öncelikle yeni yılın hepimize gönlümüzden geçenlerin kat be kat fazlasını vermesini dileyerek önce sağlık, sonra huzur ve mutluluk yanıbaşımızdan hiç eksilmesin diyorum… Yeni yıla yine evde bir koşturmaca ile girdim ben :) Şu küçücük evde eşyalarımı nereye koyacağımı bilemeyip beş yıldan uzun süredir oradan oraya hobi köşemle beraber dolaşıyorum :)) Yine aldığım ani bir kararla, taşındığım salondan tekrar küçük odaya geçmeye yeltenmiş bulunsam da, o odayı derleyip toplamak umduğum kadar kolay olmadı. Bir aydır neredeyse her haftasonu yavaş yavaş eşya topluyorum, kolilerin içine yerleştiriyorum desem yalan olmaz. Hani her topladığımdan sonra da arkama bakıp ne kadar kaldığını görmek istediğimde sanki hiçbir şey yapmamışım gibi bir manzara ile karşılaşmak da beni nasıl mutlu ediyor,…

Yılbaşı Kafası

Aslında geçtiğimiz ay bu yazının başlığını atmıştım :) O zaman ortada ne içerik vardı, ne de fotoğraflar… Başlık benim taslaklarımda dururken sevgili Işıkcan Instagram’ da “Hadi yılbaşı heyecanı başlasın” deyince o zaman oyunun adı da neden “Yılbaşı Kafası” olmasın dedim; seve seve kabul etti o da :) Ben yazıyı yazana kadar başlık halka mal oldu ama olsun, çok da iyi oldu :) Mevzuu bahis yılbaşı olunca içim kıpır kıpır olur benim… Beni uzun zamandır tanıyanlar yeni yıl coşkusunu çok erken yaşamaya başladığımı ve durup durup bir şeyler çıkardığımı bilir. Fotoğraf çekmeyi de çok sevince kendisine ödev verilmiş öğrenciler gibi hazırlanır dururum :) Eşim bu aralar bizim evi lunaparka benzetse de ben halimden oldukça memnunum. Gerçi her ne kadar sağda solda yanıp sönen ışıklara, aldığım onca ufak tefek aksesuara ara sıra laf etse de onun da bu durumdan hoşnut olduğunu düşünüyorum ya da düşünmek istiyorum :) Küçükken de böyleydim ben gerçi…

Yeni Yıl Geliyoooorr : )

Yeni yıl süslemelerine iki ay önceden başladım, evet – benden beklendiği üzere :) Zaten son dakika süslemeye başlayınca tadı çıkmıyor, önceden yapmak lazım bu süsleme işlerini; ki hem doyasıya oynayalım hem de fotoğraf çekebilelim ^_^ Yalnız her geçen sene süsleme olayının kapsamını genişletiyorum; ilerleyen yıllarda halim ne olacak diye de düşünmeden edemiyorum bu yüzden :) Kumaşla kapladığım eski mini ütü masamın renkleri yeni yıl konseptine uyunca salonda bir köşeye koydum onu, üzerini incik-cıncık süslerle doldurmaya başladım. Eski yıllardan kalan süsler, yeni almaya başladıklarım, kullanım amacını değiştirip farklı bir amaca hizmet etmeye başlayanlar derken ortam şenlenmeye başladı bile :) Şu kardan adam iki yıl kadar önce bir arkadaşın hediye kutusunun süsüydü mesela.. Silikonla yapıştırmışlar. Pazar akşamı dolanıp dururken evde bir bakayım dedim şu valizin içinde ne var; karşıma çıkınca bu kutu, kardan adam da sevimli sevimli bakınca ordan bana, söktüm onu kutunun üstünden, baktım altı da delikti hafiften, gittim Ikea’ nın…

Yine Bir Çamaşır Makinesi Vakası : )

Yine bir gece yarısı makineye çamaşır atmışım.. Ben beklerim o bitsin diye, o ise inatla bir daha, bir daha döndürür durur çamaşırları içinde… Uykum geldikçe hiddetlenir makine sanki :) Bunu kaç kez yaşadım, daha kaç kez yaşayacağım bilemem ama çamaşır makinesi havalara girmesin diye bari bloğuma bir şeyler karalayayım dedim ^_^ “Sen keyfine bak canım! Benim başka işlerim var zaten. Yoksa uyumayacağım ben yani. Sanma ki seni bekliyorum şu an, sesini bile duymuyorum ki!” İnandırıcı olmuş mudur? :)) Şimdi maç özeti – ya da maç haberi mi desem, hiç anlamam – izleyen eşime desem ki, ben uyusam da sen çamaşırları assan diye; yapar yapmasına da, TV karşısında uyuyakalmazsa tabii :)) Bizim evde önce ben uyursam çok yüksek olasılık televizyon izlerken uyuyakalan ve yine o koltuğun canına okuyan koca kişisi iş başında demektir :)) Uyur da kalırsa zaten, onu ordan kaldırıp yatağa götürmek kadar zor bir iş bilmem ben; bir de…

Şapşik Baykuşlar : )

Ortaokul – lise yıllarında resime ilgim vardı aslında. Özellikle uzun bacaklı kızlar çizip onlara kıyafetler tasarlamayı çok severdim :) Hatta bir gün resim öğretmenim bir yarışmaya katılmamı istemişti de şartlar beni fazlasıyla gerdiği için korkup kaçmıştım – yalan yok :)) Yanlış hatırlamıyorsam 3 saat gibi bir süre içerisinde jürinin önünde bir konu dahilinde resim çizmem gerekiyordu ve konuyu da o dakika öğrenecektim; yani önceden hayal kurup, az biraz kafamda ne çizeceğime karar verip de yarışmaya girmek yoktu kurallar arasında. O dakika ne geliyorsa aklına, ne geliyorsa içinden çizecektin, boyayacaktın… Ben sevmem öyle zaman kısıtlamaları dahilinde sanatsal aktivitelerde bulunmayı zaten. O dakika resim çizeceğim varsa gözüm saate takılır, panikten hiçbir şey yapamam. Kompozisyon yazmak mesela; bunun sınavına girmeyi asla anlayamıyordum. Hele ki edebiyat en çok ilgi duyduğum alanlardan biri iken kompozisyon sınavları acayip sinirimi bozuyordu. Çünkü ben zamana takılmadan yazmayı severim.. Özellikle geceleri gelir ilham perilerim.. Şimdi de böyle, çocukken de…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme