Ağustos 2011

5 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Ağustos 2011

Keçe Cameo’ lu İğnedenlikler

Yastıkların kumaşlarından artan ufak parçalar vardı; ya çöpe gidecekti ya da değerlendirilecek, hayatlarına farklı bir şekilde devam edeceklerdi. Tahmin ettiğiniz üzere, ben ikincisini seçtim :) Hangi amaca hizmet edeceğini dahi bilmeden diktim bunları. Yine örgü fisto kurtarıcım oldu, bu kez beyaz olanı… Daha önceden Cameo’ lu yaptığım taçlar için kullandığım şablonum vardı elimde. Aklıma onu kullanmak geldi ve keçe kırpıntılarından kestiğim bu bayan silüetini inci kolyesi ile biraz kokoş hale getirdim :) Ve diktiğim ultra minik minderimsi şeyin üzerine keçe şablonu silikon yardımı ile yapıştırdım. Sonuca bakınca, içindeki elyafla olsa olsa bu iğnedenlik olur dedim, hemen birini kendime hediye ettim :) Birini de hediye kutusunun içine attım ;) Bu arada, hediye kutusu deyince aklıma geldi: Biliyorsunuz, köşede bekleyen bir hediye çekilişimiz var ve ben bu çekilişi yapmak için 100 kişinin katılmasını kıstas koymuştum; bunu yapmaktaki sebebim de hem durgunlaşan blog dünyasını biraz hareketlendirmek, hem de yazdığım yazıların okunmasına insanları teşvik…

Romantik Yastık

Danteller, gipürler oldum olası büyülü gelir bana; sanırım romantik kelimesinin hakkını verecek daha iyi malzeme bulunamaz… Bu kez konu malzememiz, örgü fisto :) Adını öyle dedi vallahi tuhafiyedeki kız, ben de onun yalancısıyım :)) Bir metre kadar aldım yanlış hatırlamıyorsam, yastık kumaşımın ön yüzüne yatay ve dikey olmak üzere şeritler halinde diktim. Çok basit bir projeydi. Hareket vermesi için de üzerine düğmeler ekleyecektim ama bir türlü beğenemedim, düğmeleri dikip dikip geri söktüm :)) En sonunda daha ince olan başka bir örgü fistodan fiyonk yapıp yastığımın romantikliğini taçlandırdım *-* En küçük yastık bu oldu içlerinde; artık kumaşım can çekişiyordu, bu kadarına izin verdi. Ebatları itibari ile bana bebek yastığını andırdı biraz da. Şimdilik diğer kardeşlerinin yanına oturttum, en minik üye olarak masum masum bakınıyor çevreye, aslında biliyorum o da merak ediyor acaba sevimli yastıkların sayısı üç ile kalacak mı diye… :)

Tablo Gibi Yastık

Ikea’ dan aldığım kumaşlardan artan bir parça vardı. Yeşillikler içinde, tablo gibiydi; onu keserek anlamını yitirmek olmazdı. Belki bir çerçevenin içine koyabilirdim, ama yok, daha güzel bir fikrim vardı benim; onu yastık yapmak :) Tablo görünümlü kumaşın kenarlarını içe katlayarak yastık yapmayı düşündüğüm kumaşın üzerine diktim. Makinede dikerken kumaşın kayma riski olduğunu bildiğimden önce elde diktim; ki temiz olsun :) Annem usta terzilerin bile bazen önce teğel yapıp da diktiğini söylemişti, e o zaman ben ustadan da usta olmamalıydım, değil mi? :)) Zaten ne zaman dikerken acele etsem, içime sinmeyecek bir şey yapıyorum; sonra ayıkla pirincin taşını :) Yok ama kendime bulunduğum telkinler işe yaradı; acele etmeden, sakin sakin diktim, temiz de oldu sanki ;)

Fermuar Yastık

Ama bildiğiniz fermuarlı yastıklardan değil bu :) Geçtiğimiz Cuma eve dönerken aklıma düştü bu yastığı dikmek; öyle abuk zamanlarda üretme aşkım depreşir benim :)) Eve giderken en yakın tuhafiyeye gidip fermuar almak istediğimi söyledim. Ne için kullanacağımı sordu doğal olarak :) “Yastıkların üzerine dikeceğim” desem ne anlayacak şimdi; üstüne deli muamelesi göreceğim :)) “Birkaç işte kullanacağım” dedim ve bu cevap karşısında satıcı kız beni tezgâhın arkasına davet etmek zorunda kaldı :) Seve seve geçtim tabii, çuvallar içinden gözüme en canlı gözüken birkaç fermuarı kaptım. Gerçi o kızın bana artık alışmış olması gerekiyor, çünkü aldıklarım bu kadar dedikten sonra bile tam ödeme esnasında “Şu nedir?”, “Bu güzelmiş”, “Bu ne işe yarar?” diyerek aldığım bir yığın şey oluyor, hepsi de birbiri ile alakasız :)) Hele bazen aradığım şeyin ismini bilmiyorum, tanımlayamıyorum da doğrudüzgün; işte o zaman alışveriş maceram evlere şenlik oluyor :))) Nereden geldiği meçhul beyaz bir kumaşım vardı elimde; kumaşın türünü…

Allah’ ın Emri, Peygamberin Kavli…

Dediler ve görümcemi istediler :) Madem o kadar boncuk hibe ettiler, naz yapmayalım dedim ben de kendimce :p :)) Hoş, kız isteme esnasında odada bile değildim ki… En kritik dakikalarda mutfakta fincanlarla boğuşuyordum :)) Anlayacağınız, kaçırdım yani en can alıcı noktayı… Önceden söyleselerdi ya, kahve gelmeden söze başlamayacaklarını… Bizim bildiğimiz önce kız istenir, eğer ki kız tarafından olumlu yanıt alınırsa ardından kahveler içilir. Ama gecikmeli de olsa öğrendik ki; onların adetlerine göre erkek tarafı söze kahve gelmeden başlamazmış. Nereden bilelim biz :) Bilsek bekletir miydik o fincanların içini boş boş :)) Kızcağızın kısmetine engel olacakmışız da haberimiz yok :)) Neyse ki daha fazla gecikme olmadan uzlaşma sağlandı da; görümcem kazasız belasız evlilik yolunda ilk adımını attı… Dilerim bundan sonra herşey gönüllerince olur, her daim mutlu-mesut bir yuvanın kapısını açarlar güle oynaya… Yalnız bir kez daha anladım ki; bu tip durumlarda başrol oynamak oldukça stresli. Köşede izleyici olmak tadından yenmiyor da…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme