Kasım 2011

8 Yazılar Ana sayfaya dön
Aylık yazılar gösteriliyor Kasım 2011

Mutfak Eşyalarını Farklı Amaçlar İçin Kullansam

Mutfakta kullanılacak nesneleri salonda da kullanabilirim pekâla; kime ne ben uydurduktan sonra :) 1- Dondurma kâsesi yılbaşı süslerini taşısa kış sezonunda… Yaza kadar tembel tembel mutfak rafında takılacağına :)) 2- Peki, bu cam fanusa ne demeli? Limonlukmuş kendisi; tabii bizim eve girene kadar :)) 3- Eşimin annesinin verdiği cam saklama kapları… Gayet de güzel mumluk oldular *-* 4- Sen de şimdilik yıldızım ol şirin damacana :) Sana da elbet farklı bir görev veririm ben bir gün :))

Kuşlu Yastık

Keçe kırpıntılarını değerlendirmeye çalıştığımdan bahsetmiştim. Sonunda çalışmamı tamamladım ve zaferime ulaşmış olmanın haklı gururu ile tuttum kolundan, getirdim buralara :) İki hafta önce Cumartesi akşamıydı; baykuşlu yastığıma arkadaş olsun diye yeni bir hayvan figürü arıyordum kendime. Önce büyükçe bir balık dikmeyi planlasam da ne olduysa kendimi kuş figürleri arasında buldum ve küçükçe kuşlar kesmeye başladım :) Düşüncelerime ne kadar tezat bir davranış sergilemişim, değil mi? Huyumdur *-* Önceleri bir-iki-üç diyerekten rengârenk kuşları kesmek çok zevkli olsa da ilerleyen süreç içerisinde o kuşların kanatları, gagaları filan derken iyice bit gibi nesnelerle uğraşmaya başlamak… Ve birer birer boncuklardan gözlerini dikmek… Derken bana gelenler geldi ve bir sonraki haftasonu kendileri ile uğraşacağıma dair kuşlarıma söz vererek onları bir hafta boyunca gözsüz olarak beklemeye aldım :)) Bu özellikle son zamanlarda edindiğim bir alışkanlık mı, yoksa gerçekten zaman kıtlığı mı bilmiyorum; ama haftaiçi hobinin “H” harfi ile uğraşamam ben. Ne yaparsam haftasonu… İş çıkışı üzerimde…

Havuç Topları * Havucu Sevdiren Tat :)

Havuç tek başına benim “olmazsa olmaz” larım arasında değil aslında ama top top olursa listenin başına alabilirim hemen :) Haftasonu buzdolabı rafından bana bakan havuçlar da bu uğurda harcandılar zaten *-* İyi de oldu hani; yoksa bu kadar çabuk tüketilir miydi? Hadi size bir de tarif vereyim; hem de kendime not olsun – acaba o kıvamı nasıl tutturmuştum diye kara kara düşünmeyeyim sonra :) Malzemeler; 3-4 adet havuç (*) 1 su bardağı toz şeker 1 paket Petit Beurre bisküvi 1 su bardağı ceviz içi 1 paket vanilya 1 paket hindistan cevizi (*) Benim kullandığım havuçlar iri olduğundan, 3 tane yeterli oldu. Yapılışı; Havuçların yüzeyi bıçakla kazınır ve rendelenir. Üzerine toz şeker dökülerek ocağa alınır. Dikkat: Kesinlikle tencerenin içine su koymayın – havuçlar kendi suyunu salacaktır. Havuçlar yumuşayana kadar pişirilir (ben suyunu çekene kadar orta ateşte beklettim) Pişen havuçlar soğurken; bir kap içerisinde bir paket bisküvi ufalanarak un haline getirilir, ayrıca…

İyi Haftasonları :)

Yeni bir haftasonu tatili daha geldi, çattı :) Henüz ne Cumartesi ne de Pazar gününden tek bir saat bile kullanmamış olmak gibisi yok :)) Mutluluğun dorukları diyelim biz buna *-* Sıcak evim, yeni fikirler, yarım kalan işler, fotoğraf makinem,… Anlaşılan yine çok eğleneceğiz bu haftasonu *-* En iyisi, ben gelene kadar sevimli korkuluğum buralara göz kulak olsun ;)) Herkese iyi tatiller dilerim *-*

Esiyor İçimde Aralık Rüzgârı…

Henüz Kasım ayındayız ama ben ruhen Aralık ayında hissediyorum kendimi… Biliyorum, biraz erken başladı esintiler bu kez :) “Vitrinler de bir süslenemedi, gitti” nidalarında internette bakındığım yılbaşı dekorasyon fikirleri ile avutuyorum kendimi bu aralar… Sonra da hayallere dalıyorum :) Pek severim Aralık ayını zaten; hatta yılın en sevdiğim ayı desem diğer aylar gücenmez bana, değil mi? :) Kim içinde kendi doğumgünü olan ayı favorisi yapmaz ki zaten ;) Hem kış mevsiminde doğum günü çocuğu olmanın havası da bir farklı; tüm yeni yıl süslemeleri sanki benim için yapılıyor gibi her sene :)) Alınacaklar, yapılacaklar… Yine bir sürü şey çıkardım kendime; hepsine yetişebileceğim de yok ya neyse :) Maksat ruhum doysun yeni yılın coşkusuna… Seviyorum ben yeni yılın renklerini, süslemelerini, o havayı solumayı *-* Hediye almaya-vermeye bir vesile çıktığı için bile sevebilirim bu günü :) Hem yeni bir başlangıç, yeni ümitler, yeni dilekler, moral-motivasyon oluyor… Eh, hayatı da zaten böyle “detaylar” yaşanılası…

Nescafe’ nin Hazır Türk Kahvesini Denemiş miydiniz?

Türk kahvesinin benim için yeri çok farklı… Üniversite yıllarında staj yaparken başlar muhabbetimiz… Demiştim ya daha önce; Alsancak – Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerindeki kahve falcıları ile pekişir aşkımız… Ofis ortamında çalışmanın en güzel yanı bu olsa gerek. Hatta her Türk kahvesi içtiğimde “Çalışmanın en çok bu dakikalarını seviyorum” moduna girerim :) Gerçi son bir senedir bu keyfi yapabildiğimi söyleyemeyeceğim ne yazık ki… Sebebi malûm; Türk kahvesi, çalıştığım şirket içerisinde yasaklanan içecekler listesinde. Benim gibi bir kahve tiryakisi için ne acı haber, değil mi? Alışamadım bu duruma tabii… Kriz anında en yakın pastaneden şirkete bir fincan Türk kahvesi siparişi verdiğimi yalanlayamam :)) O da benim kendi yaptığım tazecik mis kokulu, köpüklü kahvelerin yerini tutmadığından pek tercih etmem aslında; bazen o kadar acı olur, bazen de şekerini o kadar fazla kaçırırlar ki; o sinirle gidip onları mutfaktan atıp kendime kahve yapasım gelir :)) Tek çözümün akşam eve gitmek ve yemekten sonra ilk…

Haftasonundan Bir Demet

İnsan çalışınca Cumartesi – Pazar günlerinin kıymetini daha iyi biliyor. Ben ne zaman harcadığım saatlerin muhasebesini yapar oldum, ne zaman haftasonu kırıntılarından maksimum faydalanmaya çalışır oldum; hatırlamıyorum. İzmir’ deyken böyle değildim ama; onu çok net biliyorum :) Belki İstanbul’ un trafiği, yoğun temposu; belki zaman içerisinde genişleyen sorumluluklarımın çapı; belki 30 yaşına dayadığım merdiven; belki de bunların hepsi… Evet, bunların hepsi mahvetti beni dermişim :))) Tüm bu psikoloji çerçevesinde, Cumartesi günleri çalışmıyor olmamı bana bahşedilen bir lütuf olarak görüyorum. Mesai saatlerini de aslında 18.00’ den 17.00’ ye çekseler fena olmayacak ama neyse :)) Farklı firmalarda Cumartesi çalışmanın hazzına (!) vardığım için halime şükretmem gerektiğini çok iyi biliyorum *-* Böyle bir hazza şu an itibari ile nail olanların da tez elden bu duygudan men edilmesini can-ı gönülden diliyorum ;) Nasıl ki haftaiçi her akşam erken yatacağıma dair kendime söz verip de uygulayamazsam, haftasonu da erken uyanmak için kendime söz verip, sabah…

Süslü Mandallar

Küçükken burun kıvırdığım tahta mandallar… Hiç unutmam; annem çamaşırları asmamı istediğinde mandal sepetinin içinde yüzüne bile bakmazdım bunların; renkli plastik olanlar favorimdi :) Bir de astığım çamaşırın bir ucuna yeşil mandal tutturduysam, diğer ucu için de yine yeşil mandal arardım :)) Migros’ ta 48 adet mandalın toplam 1,90 TL olduğunu görünce, aklıma ilk gelen şey Accessorize’ de satılan nostaljik mandallar oldu ve ben de kendi mandal kreasyonumu oluşturmak için kaptım bir kutu mandalı :) Bilirsiniz; alakasız şeyler satın almakta üstüme yoktur *-* Genelde mandalların üzerlerini scrapbooking kağıtları ile kapladıklarını bildiğimden, benim de elimde o tarz kağıtlardan bulunmadığından ben çareyi silikon tabancamdan yardım istemekte buldum ve kıyıda-köşede kalmış kurdele artıkları ile mandalların ön ve arka yüzlerini kapladım. Sonrası malum; düğme, boncuk, aparat; ne geçtiyse elime; mandallarımı süsledim-püsledim :)) Çamaşır asmayacağım elbette bunlarla :)) Fotoğraf sergisi yapabilirim ama diye düşünüyorum :) İpe renkli mandallarla dizilmiş fotoğraflar… Şık olmaz mı sizce de? Diğer…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Gezinme